Bahçe içinde, ahşap, iki katlı, küçük bir evi vardı. Ayşe Hanım geçimine katkı sağladığı için evinin bir katını kiraya veriyor, bununla ufak bir gelir elde ediyordu.
Yine kiracıya ihtiyacının olduğu bir zamanda eve bakmaya gelen genç adam, oturacak kişinin "Bediüzzaman" olduğunu söylediğinde dünyalar onun olmuştu.
Bediüzzaman, Barla'da sekiz yıl kaldıktan sonra, valinin emriyle Isparta'ya getirilmiş ve bir talebesi ona geçici olarak bu evi tutmuştu.
Bediüzzaman bu evde kaldığı süre içinde, zaman zaman gezintiye çıkar, temiz hava almak ister, talebeleri de onu emanet olarak alınan bir atla gezmeye çıkarırlardı.
Komşu evin bahçesiyle Ayşe Hanımın evinin bahçesini birbirinden ayıran herhangi bir çit veya duvar yoktu. Birbirine bitişik vaziyette, gelen geçenin de yol olarak kullanabildiği bir durumdaydı.
Bediüzzaman, bir gün atla bu bahçeden geçmek zorunda kalmıştı. Evden taşınacağı zamana yakın, bahçe sahibi kadını buldu ve:
- "Kardeşim, geçen gün bahçenden geçmek zorunda kaldım. Seni de göremedim, hakkını helal et" dedi.
Kadın şaşırdı. Hayretle, "Efendim, bahçeden geçmenin hakkı mı olur?" dedi.
Bediüzzaman başını salladı, "Evet, olur" dedi. "Sen hakkını helal et."
Kadın duygulandı ve "Helal olsun efendim" dedi.
Ve giderken arkasından gözyaşı döküyordu.