Hikaye Öykü Masal Arşivi

 

Hikayelerin Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı

18 Nisan 2024

Sık Kullanılanlara Ekle  Anasayfan 
              Yap Ziyaretçi Defteri

  Doğruluğun Örneği Yusuf (Sizden Gelen Hikayeler) :. Hikaye Öykü Masal Arşivi .:

MENÜLER
Ana Sayfa
Arşiv
Sitenize Ekleyin
Hikaye Ekleyin
Editörlere Mesaj Gönder
Editörlük Başvurusu
Yardım / İletişim
Reklam
Basında HikayeArsivi
Künye
Ziyaretçi Defteri
Tavsiye Siteler
HİKAYE KATEGORİLERİ
İbretli Hikayeler
Dini Hikayeler
Yaşanmış Hikayeler
Duygusal Hikayeler
Sevgi Hikayeleri
Aşk Hikayeleri
Din Büyüklerinden Hikayeler
En Güzel Dini Hikayeler
Masal Demeti
Hayatın İçinden Hikayeler
İran Hikayeleri
Dostluk Hikayeleri
Mevlanadan Hikayeler
Kıssadan Hisseler
Çocuklar İçin Hikayeler
Doğruların Öyküsü
Komik Hikayeler
Nasreddin Hocadan Hikayeler
Sahabeden ve Evliyaullahtan Hikayeler
Kurandan Hikayeler
Resulullahtan Hikayeler
Kelile ve Dimne
Tarihi Gerçekler
Gerçek Hayattan Hikayeler
Türk Tarihinden Damlalar
Bediüzzamanla Yaşayan Öyküler
Diyanetten Hikayeler
Renkli Hikayeler
Sesli Hikayeler-Masallar
Resimli Hikayeler
Sizden Gelen Hikayeler
İngilizce Hikayeler
Padişahlardan Hikayeler-Öyküler
Türkü Hikayeleri
Tarihi Hikayeler-Öyküler
Siyasi Hikayeler-Hatıralar
Öğretici Hikayeler
Hüzün Zamanı Hikayeleri
Hazır Cevaplar Espriler
Dede Korkut Hikayeleri-Destanlar
Keloğlan Masalları (Görüntülü)
La Fontaine Masalları
Atatürk Hikayeler - Hatıralar
Tanıdığım Ünsüzler
Gazali İHYAdan Hikayeler
Ramazan-Oruç Hikayeleri

Hikaye-Öykü Ara



[Detaylı Arama]


Yeni Eklenen 15 Hikaye
Radar Var
Yok Oluşun Filizlenmesi
Yanılgının Gözyaşları Ve Benlik Kavgası
Ayşecik ve Yasemin Sultan
Şöhretin Bedeli
Bücür Zürafa
Deve Kervanı
Nerede Görüşelim
Rafadan Yumurta
Sabrın Zirvesi
Recep Ayında Oruç
Oruçlu Musunuz, Değil Misiniz?
Oruç İman Ettirdi
Orucu Bazen Bozmak Gerek
Onların Ameli Yok

En Çok Okunan 15 Hikaye
The Adventure of the Three Garridebs
Bir Bebeğin Yarım Kalmış Günlüğünden
Dracula - Story
İşte Aşk
Hz. Yunus Ve Balık
Uyuyan Güzel
Half-Brothers by Elizabeth Gaskell
Sevgi Üç Türlüdür
Uyku Masalı
Dostluğun Öyküsü
Hansel Ve Gretel
Haddini Aşmanın Zararı
Ona "Sevdiğinizi" Söyleyin
Evlilik
Çirkin Ördek


Reklam ver

Mail List
Sitemizin yeniliklerinden ilk sizin haberiniz olsun.
İsim:
Mail:
 


Editör Giriş

Google
Sitemiz hakkındaki görüşlerinizi ZİYARETÇİ DEFTERİNE yazarsanız seviniriz.


Ziyaretçilerimiz ve Hikaye Dostlarının Dikkatine:

www.hikayearsivi.net olarak 2002 yılından itibaren yayın faaliyetimizi sürdürmekteyiz. İnternet üzerinde yayın yapan birçok sitenin içeriğinde, sitemiz içeriği kullanılmaktadır. İlk defa birçok kategori altında hikaye-öykü ve masalları paylaşmaya başlayan sitemiz, bu konuda da diğer sitelere örnek olmuştur. Sitemizin ve içeriğinin genişlemesine ve sitemizin tanıtımına siz değerli ziyaretçilerimizin katkısı çok önemlidir. Sitemiz içeriğini paylaşırken, mutlaka kaynak olarak www.hikayearsivi.net den alıntılandığını belirterek içeriğimizi kullanabilirsiniz. Unutmayın ki kaynak belirtmeden, içeriğimizi alan onlarca site ve ziyaretçi, çalışmalarımızdaki emeğe karşı bizi şevksiz bırakmaktadırlar. Lütfen sitemizin tanıtımına sizde katkı sağlayın. (A.Kerim MELLEŞ & Mehmet Zahid MELLEŞ)

Doğruluğun Örneği Yusuf
[Sizden Gelen Hikayeler]






    Yusuf, efendisinin hanımının din ve ahlâk dışı teklifini reddetmiş, sözünü dinlememişti. Çünkü Allah'a isyan etmekten korkuyordu, kendisini büyüten, besleyen efendisine hıyanet etmek istemiyordu.

    Bunun üzerine sarayın hanımı Yusuf'u efendisinin yanında kötülemek ve onu itibardan düşürmek için bazı hile ve tahriklere başvurdu ve ona dedi ki:

    -Her yerde kadınlar, Yusuf'la benim aleyhimde şeref ve hasiyetimizi zedeleyici kötü şeyler konuşuyorlar. Bu dedikoduyu önlemek ve benim suçsuz olduğumu ispat etmek için bir müddet Yusuf'un cezaevinde kalması uygun olacak. Bu suretle Yusuf'un bana taarruz etmek istediğini ve bundan dolayı da zindana atıldığını her kese anlatmış oluruz. Buna karar verdiler, daha sonra da Yusuf'u hapse attılar.

    O gün Yusuf'la beraber iki genç adam da cezaevine atılmışlardı. Yusuf'la tanıştılar, hep beraber arkadaş oldular. Bir gece, bu gençlerden her biri yorumlayamadıkları birer rüya gördüler, merak etmişlerdi. Sabah olunca Yusuf'a anlattılar, rüyalarını yorumlamasını (tâbir etmesini) kendisinden rica, ettiler. Bunlardan birisi:

    - Rüyamda kendimi üzüm sıkıyor ve ondan şarap yapıyor. Krala içki takdim ediyor gördüm, dedi. Diğer:

    - Ben de rüyamda başımda bir ekmek var. Kuşlar ondan yiyorlar gördüm. Dedi, her ikisi de:

    - Biz seni iyi kalpli, doğru bir insan bulduk. Bu rüyaların yorumunu bize haber ver ricasında bulundular. Yusuf onlara:

    - Nasıl bir rüya görürseniz görünüz. Gördüğünüz rüyanın vukuundan önce ben size onları tâbir ederim. Ben nasıl tâbir etmiş isem öylece dediğim gibi çıkar. Bu Allah'ın bana öğrettiği bir ilimdir. Çünkü ben Allah'a inanmış, onu bir bilmiş, Atalarım İbrahim, İshak ve Yakup Peygamberlerin dinine tâbi olmuş bir insanım, her ne olursa olsun bizler için hiç bir şey Allah'a (şirk koşmak) eş tutmak olamaz dedi.

    Ey benim hapishane arkadaşlarım. Sorarım size, siz söyleyin, hangisi daha iyi ve daha doğrudur? Hiç bir şeye kudreti olmayan bir takım yalancı Tanrılar mı, yoksa her şeye kadir olan tek bir Tanrı mı? Bu sizin ibadet ettiğiniz Tanrılar, bâtıl ve yalancı Tanrılardır. Allah ibadeti yalnız ve yalnız kendisine yapmamızı emretmiştir. Çünkü bizi yaratan ve bize rızık - yiyecek ve içecek - veren Odur ibadete lâyık olan da odur. Fakat ne yazık ki insanların bir çoğu bu hakikati bilmiyorlar.

    Ey benim zindan arkadaşlarım: Görmüş olduğunuz rüyaların (tâbirine) yorumuna gelince, bakın ben size onları tâbir ederim:

    - Sizin biriniz Krala şarap sunacak - ona sakilik edecek - diğer biriniz de asılacak, kuşlar kafasına konacak başından yiyecek, dedi. Yusuf, Krala sakilik edecek olanın hapisten kurtulacağını anlayınca ona:

    - Krala benim durumumu, günahsız hapiste kaldığımı söyle de bu haksızlığa bir son versin, dedi. Kralın sakisi hapisten çıktı. Kralın yakını oldu. Diğer arkadaşı da asıldı. Yusuf'un onlar için söylediği şeyler olduğu gibi çıktı. Krala şakilik eden arkadaşı Yusuf'un halinden Krala bahsetmeyi tamamen unutmuştu. Böylece Yusuf'u soran olmadı, birkaç sene hapiste kaldı.

    Her zaman olduğu gibi yine bir gece Kral uykuya varmıştı. Rüyasında kendisini bir nehir kenarında oturmuş, önceden yedi semiz, sonra yedi tane de cılız ineğin arka arkaya nehirden çıktıklarını gördü, daha sonra da cılız olan ineklerin semiz inekleri yiyip tükettiklerini hayretle seyretti. Bir korku ile uykudan uyandı. Korkusu dağılınca tekrar uyudu. Bu defa da rüyasında yedi tane yeşil başak, yedi tane de kuru başak, kuru başakların yeşil başakları yediklerini gördü... Daha sonra heyecanlandı, korkarak uyandı. Sabah olunca adamlarını etrafına topladı, o gece rüyasında gördüklerini onlara anlattı.

    Hiç biri bu rüyayı nasıl tâbir edeceklerini bilemediler. O anda Kralın sakisi, Yusuf'un rüya yorumlamaktaki - tâbir etmekteki - maharet ve bilgisini hatırladı. Krala:

    - Bana müsaade ederseniz, gideyim cezaevindeki arkadaşım Yusuf'u göreyim, bu rüyayı ona tâbir ettireyim, ondan sonra gelir size bunun açıklamasını yaparım, dedi. Kral merak etmişti. Derhal onu Yusuf'a gönderdi. Saki, Yusuf'un yanına vardı. Ey özü sözü doğru Yusuf dedi:

    Yedi semiz ineği yedi tane cılız inek, yine yedi yeşil başağı yedi tane kuru başak yese, bunu böylece rüyada görmek neye delâlet eder, sen bu rüyayı nasıl tâbir edersin? Bunu bana haber ver ki merakla öğrenmek isteyenlere gidip de haber vereyim. Yusuf bu rüyayı şöyle tâbir etti:

    - Yedi sene pek çok ekin ve mahsul olacak memleket bolluk içinde refaha kavuşacak. Bunun arkasını yedi sene takip edecek ki, bu senelerde de ekin ve mahsul az olacak memleket kıtlık içinde kalacak. İlk yedi senede çok çalışınız, çok ekiniz, bu senelerin mahsulünü toplarken yemek ihtiyacınız olan buğday hariç geriye kalan buğdayları başkalarında bırakınız, böylece bolluk senelerinde depo etmiş olduğunuz buğdayları kıtlık senelerinde yersiniz. Bunlardan sonra bir bolluk senesi daha gelir ki, insanlar bol bol üzüm, kamış, susam mahsulü idrak ederler, suyunu, yağını çıkarırlar; doya doya bunlardan faydalanırlar. Rahat ve huzur içinde yaşarlar.

    Kralın sakisi dönüp de Yusuf'un bu söylediklerini Kral'a haber verince Kral çok memnun oldu. Rüyasını bu şekilde yorumlayan Yusuf'u çok takdir etti. Sakisini tekrar Yusuf'a gönderdi. Has bendelerinden olması için Yusuf'u huzuruna hemen getirmesini ona emretti. Fakat Yusuf daha önceden kendisine zulüm edildiğini, haksız olarak hapse atıldığını Kralın bilmesini istiyordu, onun için bu daveti hemen kabul etmedi. Sakiye:

    - Gidiniz Krala söyleyiniz: Ellerini kesen o kadınları huzuruna çağırsın. Bana isnat olunan iftiradan benim tamamen uzak olduğuma kanaat getirmesi için olup bitenlerin hakikatini onlardan sorsun, dedi.

    Kral bu kadınlara haber gönderdi. Yusuf hakkındaki bildiklerini onlardan sordu. Onlar da:

    - Yusuf çok terbiyeli bir gençtir. Onun herhangi kötü hareketi görülmemiştir, dediler. Vezirin hanımı da hakikatin meydana çıktığını görünce:

    - Ben, Yusuf'a teklifte bulundum fakat o kabul etmedi, o suçsuzdur. O haksız olarak hapsedilmiştir, dedi.

    Kral bunları öğrenince Yusuf'un çok doğru ve zeki bir adam olduğuna hükmetti. Onun bilgisinden ve doğruluğundan istifade etmeyi düşündü.

    - Bu adamı benim huzuruma getiriniz, dedi. Yusuf geldi. Kral ile görüştü ve konuştu. Kral, Yusuf hakkındaki görüşlerini doğruluğuna, onun çok dürüst, zeki ve samimi bir insan olduğuna şahit oldu ve ona:

    - Bundan böyle sen bizim yakınımız, kıymetli ve muhterem bir bendemizsin, dedi. Yusuf düşüncelerini Krala şöylece arz etti:

    - Memleket evvelâ bir bolluk sonrada şiddetli bir kıtlık görecektir. Devlet hazinelerinin idaresini bana havale ediniz. Beni çok dürüst ve havale edilen vazifenin ehli bulacaksınız, çok dikkatli olacağım ve hazineyi iyi idare edeceğim. Çetin ve zor günlerin hesabını yaparak artan erzakı muhafaza etmesini bileceğim, dedi.

    Yusuf, Kralın veziri olmuştu. Devletin hazineleri onun emrine verilmişti. Her şey onun eliyle idare ediliyordu. Bolluk seneleri geçmiş, kıtlık seneleri başlamıştı. Yusuf bolluk senelerinde depo ettiği buğdayları halka dağıtmağa başladı. Memleket çok sıkıntılı günler geçiriyordu. Mısır'a yakın çevrelerde ihtiyaç içinde olanlar erzak temini için kafileler halinde Mısır'a akın ettiler.

    Bir gün Yusuf'un kardeşleri de ihtiyaçlarını gidermek için Mısır'a gelmişler, Yusuf'un huzuruna çıkmışlardı. Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı, fakat onlar, onu tanıyamamışlardı. Gün gelip de Yusuf'un Mısır'a vezir olacağını hayallerinden bile geçirmemişlerdi. Yusuf onlara:

    - Kaç kardeş olduklarını sordu. - Biz on iki kardeşiz birimiz kayboldu. En küçük kardeşimiz de babamızın yanında kaldı, dediler. Yusuf onlara ikram etti. Yemek yedirdi, daha sonra da:

    Bundan böyle istediğinizi size verebilmem için küçük kardeşinizi de buraya getirmeniz lâzım. Haydi gidin onu da getirin o zaman istediğinizi vereyim. Eğer onu getirmezseniz size bir daha hiç bir şey veremem, dedi.

    - Onu da beraber getirmeye uğraşırız dediler ve memleketlerine dönmek için hazırlığa başladılar. Yusuf adamlarına kardeşlerinin buğdayla değişmek için getirdikleri malları da yüklerine koymalarını emretti. Kardeşler hep birlikte babalarının yanına döndüler ve ona:

    - Mısır'a tekrar gittiğimizde eğer kardeşimiz Bünyamin'i de bizimle beraber göndermezseniz bize bir daha hiç bir şey vermeyecekler, dediler.

    - Ben onu kimseye emanet edemem. Korkarım. Vaktiyle Yusuf'a yaptığınızı ona da yaparsınız.

    - Ey babamız, söylediklerimiz doğrudur inanınız. Buğdayla değişmek için buradan götürdüklerimize bakınız. Vezir hepsini geri çevirmiş, almamış dediler. Babaları :

    - Koruyacağınıza ve onu iyi himaye edeceğinize bana katî söz vermedikçe imkânı yok onu sizinle gönderemem, dedi. Onlar da kardeşlerini iyi koruyacaklarına dair katî söz verdiler, yemin ettiler. Buğday getirmek için tekrar Mısır'a gitmek hazırlığına başladılar. Babaları onlara şu yolda öğüt verdi:

    - Şehre girerken hepiniz bir kapıdan girmeyiniz, ayrı ayrı kapılardan giriniz, dedi. Onlara bunu söyledi çünkü endişeli idi. Başlarına gelebilecek herhangi bir felâketin hepsine birden gelmesine mâni olmak istemişti. Kardeşleri Bünyamin de beraber yola düştüler. Mısır'a vardılar yine Yusuf'un huzuruna çıktılar. Yusuf kardeşi Bünyamin'i bir kenara çekti ve ona:

    - Ben senin öz kardeşin Yusuf'um. Bunu kardeşlerine söyleme, dedi. Bünyamin kardeşine kavuşmakla çok sevinmişti. Yusuf, Bünyamin'i kardeşlerinden ayırıp yanında bırakmak istiyordu, adamlarına:

    - Kralın su içtiği su kabını Bünyaminin eşyası içine saklayınız, dedi. Dediği gibi yaptılar. Herkesin yükü devesine yüklenmiş ve sımsıkı bağlanmıştı, kafile hareket etmek üzere iken muhafızlardan biri haykırdı. Siz hırsızsınız, durun bakalım sizi arayacaklar. Hep birden, haykıran sese dönerek neniz kayboldu, diye sordular. Muhafız :

    - Kralın su içtiği bardağı çalmışsınız, dedi.

    - Biz buraya hırsızlık etmeğe gelmedik, gelin arayın, dediler.

    - Kimde bulunursa cezası nedir? dedi.

    - Cezası esir olarak onu alıkorsunuz, dediler.

    Yusuf geldi kardeşi Bünyamin'in eşyasından önce diğerlerinin eşyasını aradı. Daha sonra da Bünyamin'in eşyasına baktı. Kralın su kabını onun eşyası arasından çekip çıkardı. Bunun üzerine Yusuf, cezalı görülen kardeşini esir aldı ve yanında alıkoydu. Kardeşleri:

    - Çalmış ise ne diyelim onun kardeşi de daha önce hırsızlık etmişti, dediler. Yusuf bu sözlerden kendisinin kasdedildiğini anlamıştı. Fakat kardeşini yanında alıkoymak için yaptığı bu işin meydana çıkmaması için onlara bir şey diyemedi. Yalnız içinden siz ondan daha kötü durumdasınız, bu söylediklerinizin yalan olduğunu Allah biliyor, dedi. Kardeşleri Bünyamin'i iyi muhafaza edeceklerine dair babalarına verdikleri sözü ve ettikleri yeminleri hatırladılar ve Yusuf'a :

    - Ey muhterem Vezir, onun ihtiyar bir babası vardır, ona çok düşkündür. Ne olursun onun yerine bizden birimizi alıkoy. Biz seni iyilik etmeyi sever kimselerden görüyoruz.

    - Allah saklasın, biz malımızı kimin yanında bulmuş isek ancak onu alıkoyarız, aksi takdirde zulüm etmiş oluruz, dedi. Kardeşlerini de alıp götürmekten ümitleri kesilince toplandılar düşünmeğe vardılar. En büyükleri:

    - Bünyamin'i iyi muhafaza edeceğiz diye yemin ettik, onu da beraber götürmedikçe ben babamın karşısına çıkamam dedi.

    - Peki ne yapacaksın?

    - Kardeşimi beraberimde almadıkça veya babam dönmeme müsaade etmedikçe burada kalacağım.

    - O halde biz ne yapacağız?

    - Siz dönün babanızın yanına gidin. Ey babamız: Oğlun hırsızlık etmiştir deyin.

    Babalarının yanına döndüler, babaları, Bünyamin nerededir? diye onlardan sorunca olup bitenleri bir bir anlattılar, fakat babaları onlara inanmadı.

    - Hayır hayır, bu olamaz. Benim oğlum hırsızlık etmez, dedi.

    - Orada bizimle beraber olan insanlar da vardı. Bu olan şey onlar arasında da duyuldu, onlardan sorunuz, dediler.

    - Bu muhakkak bir tuzaktır. Vaktiyle Yusuf'a yaptığınız gibi şimdi ona da yaptınız. Fakat ben Allah'tan hepinizi bir araya toplamasını niyaz edeceğim. Ona yalvaracağım, dedi. Yakup Peygamber, oğlu Bünyamin'e çok üzüldü. Yusuf'a olan üzüntüsü de tazelendi. Günler ve haftalarca ağladı. Ağlaya ağlaya gözlerini kaybetti. Onun devamlı ağlaması üzerine çocukları ona:

    - Durmadan Yusuf'u hatırlıyor ve ağlıyorsunuz, korkuyoruz hastalanıp öleceksiniz. Yeter artık bırakın şu ağlamayı dediler. Babaları onlara:

    - Bırakın beni, ne size ve ne de herhangi bir insana benim bir şikayetim yok. Ben halimi Allah'a arz ediyorum. Allah'ın bana merhamet edeceğine ve içinde bulunduğum bu üzüntüden beni kurtaracağına inanıyorum. Ey benim evlâtlarım, bunca üzüntü ve sıkıntıdan sonra bir ferahlık geleceğinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah'a inanmayanlardır ki ancak, Allah'ın rahmetinden ümidini keserler. Gidiniz. Yusuf'u ve kardeşini araştırınız, dedi.

    Yusuf'un kardeşleri Bünyamin'i affetmesini ve onu kendilerine bağışlamasını Vezirden rica etmek üzere tekrar Mısıra döndüler. Vezirin huzuruna girdikleri zaman ona:

    - Ey muhterem Vezir, çok sıkıntı ve üzüntü içindeyiz, beraberimizde pek de kıymeti olmayan biraz maldan başka bir şeyimiz de yok. Sizden yardım rica etmeğe geldik, kardeşimizi bize bağışlamak suretiyle bize ihsanda bulunun, dediler. Yusuf onlara:

    - Nasıl! Yusuf'a ve kardeşine neler ettiğinizi artık öğrendiniz mi? dedi. Dikkatli dikkatli yüzüne baktılar sonra da;

    Aaa Yusuf sen misin yoksa! Evet evet hakikaten Yusuf'un ta kendisi dediler.

    - Evet dedi, Yusuf benim... Bu da kardeşimdir. Bu bize Allah'ın büyük bir lütfü olmuştur. Her kim kendisini kötülüklerden korur ve sabretmesini bilirse Allah onu mükâfatsız bırakmaz.

    - Ey bizim kardeşimiz. Vallahi Allah seni bizden üstün kılmıştır, sen bizi affet. Sana ettiklerimizden dolayı bize ceza verme, dediler. Yusuf :

    - Korkmayınız. Bugün size ceza verecek değilim. Allah da sizi affedecek...O, merhametli olanların en merhametlisidir. dedi.

    Onlara babasından haber sordu.

    - Sana ağlamaktan gözlerini kaybetti, dediler.

    Yusuf gömleğini çıkardı, kardeşlerinden vaktiyle Yusuf'u öldürmeyin, onu kuyuya atın diyen kardeşine verdi:

    Al bu gömleği babama götürün yüzüne sürsün. Allah onu tekrar görür hale getirir ve hem bütün aile toplansın buraya gelsin ve burada bolluk içinde Mısır'da yaşasınlar, dedi.

    Yakup (A.S.) evlâtlarının Mısır'dan dönmesini bekliyordu. Yol yaklaştıkça Yusuf'un kokusunu almağa başladı, kendisine kuvvetli bir seziş geldi. Çevresindekilere :

    - Ben Yusuf'un kokusunu duyar oldum. dedi. Etrafındakiler birbirlerine baktılar :

    - Eski şaşkınlığına yine dönüyorsun, dediler. Yusuf çoktan öldü. Yıllar önce onu kurt yedi.

    Yakup peygamberin evlâtları Mısır'dan döndüler. Yusuf'un gömleğini yüzüne sürdüler, gözü açıldı, üzüntüsü dağıldı ve evlâtlarına döndü dedi ki:

    - Ben size dememiş miydim: Ben sizin bilmediklerinizi bilirim. Allah beni tekrar Yusuf'la buluşturacaktır.

    - Ey bizim muhterem, babamız: Bizim için Allah'tan af dile, dediler. O da onlara:

    - Sizin için Allah'tan af dileyeceğim. O, kusurları bağışlar, kullarına lütuf ile muamele eder. Bundan şüpheniz olmasın, dedi. Yakup bütün cemaatini topladı. Mısır'a gitti. Onlar Mısır'a girmezden evvel Yusuf yola çıktı, onları şehrin dışında karşıladı. Babası ve annesini kucakladı, onlara engin bir saygı gösterdi; hep beraber Mısır'a girdiler. Yusuf onlara:

    - Allah'ın dilediği kadar Mısır'da huzur ve emniyet içinde yaşayın, dedi.

    Yusuf sarayına girdi, saltanat sandalyesine oturdu. Kardeşleri, annesi babası onun etrafında toplandılar ve ona saygı, duruşunda bulundular. Yusuf babasına döndü:

    - Ey babacığım, dedi: Daha önce görmüş olduğum rüyanın tâbiri işte budur. Rabbim o rüyayı hakikat kıldı. Beni hapisten çıkardıktan sonra Hükümdar eyledi. Şeytan, kardeşlerimle benim aramı açtı, böylece aradan yıllar geçti. Lütuf ve keremi hudutsuz olan Allah'ımız, bugün de sizi çölden kurtarıp buraya getirdi. Şu muhakkaktır ki: "Rabbim bir şeyin olmasını dilerse bütün sebeplerini de hazırlar ve o şeyi gerçekleştirir." Bu hikayenin Kur'ân-ı Kerim'deki yerleri: Yûsuf Suresi (23-35, 36-42, 43-57, 58-104)




Gönderen: Yakup Eroğlu
E-Mail: yakuperoglu@mynet.com




Kaynak: Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.


Önemli Not: Lütfen hikayeyi kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.

28 Mayıs 2005 - 23:10:16 - 6900 günlük
Ekleyen editör: HikayeArsivi

Okuyan:[3180]Yorumlayan:[0]Kategori: [Sizden Gelen Hikayeler]
[Arkadaşına Gönder][
Yazdır]



Bu hikaye yazı-yorum için henüz yorum yapılmamış veya yorum onaylanmamış.
 

Yorumlarınızı Yapın:
 



Reklam ver

 
 

.: Günün Ayeti :.

.: Günün Hadis-i Şerif-i :.

.: Günün Sözü :.

     


 
Google

Sitemizden alınan tüm hikaye-öykü-masal ve materyaller için link verilmesi zorunludur.
Site içeriğini kullanmak için site yönetimiyle [kutulkulub@gmail.com] irtibata geçerek istifade edebilirsiniz.

 
 Hikaye Arşivi  
Kerim Melleş-KuTuL KuLuB © 2002-2021  ©  Hikaye Öykü Masal Arşivi
Sayfamızı en iyi 1024*768 çözünürlükte görüntüleyebilirsiniz...

  KuTuL KuLuB-A.Kerim Melleş