[Sizden Gelen Hikayeler]
Şah-ı Nakşibend Hazretleri anlatır:
- “Bir kış günüydü. Beni bir cezbe hali kapladı. Kendimden geçip, kırlarda, sahra ve dağlarda, yalın ayak, başı açık gezip, dolaşmaya başladım. Ayaklarım yarılıp, parçalandı. Bu halde iken içimde gece hocam Emir Kilal (k.s.)’in sohbetine gitme arzusu uyandı.
Bu arzu ile huzuruna gittim. Talebeler etrafında toplanmış, hocam da baş tarafta oturuyordu. İçeri girdim, aralarına katıldım. Emir Kilal (k.s.);
- “ Bu kimdir?” dedi.
- “ Bahaeddin’dir.” Dediler.
Talebelerine beni meclisten dışarı çıkarmalarını söyledi. Onlar da beni dışarı çıkardılar. O zaman bu, nefsime son derece ağır geldi ve taşkınlık yapmak istedi. Az kalsın nefsim, irademe galip geliyordu.
Fakat Cenab-ı Hakk’ın ihsanıyla, nefsimi itirazdan men ederek;
- “Ey nefs! Ben bu horlanmayı Allah için kabul ettim. Beni, Allahü Teala elbette bundan dolayı mükafatlandırır.” Dedim.
Gittim, başımı Emir Kilal Hazretlerinin kapısının eşiğine koydum. Sabaha kadar öyle kaldım. Üzerime kar yağdığı halde kalkmadım. Sabah namazı vakti Emir Kilal (k.s.), ayağını kapının eşiğine atınca, karlar arasında kalan başıma bastı. Beni o halde görünce teveccühte bulunup müjde verdi. İçeri alıp teselli ederek ayaklarımdaki dikenleri mübarek elleriyle çıkardı. Yaralarıma ilaç sürdü.
“Oğlum! Bu saadet libası (elbisesi) ancak sana layıktır.” Buyurdu.
“Rühani feyz, işte bende o zaman hasıl oldu. Şimdi, her sabah evimden mescide çıkarken, bir talebemi o halde görmek isterim; fakat şimdi talebe kalmadı. Hepsi şeyh oldu.”
Gönderen: Şener Kaptanoğlu
E-Mail: senerkaptanoglu@yahoo.com
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|