[Sizden Gelen Hikayeler]
Rüzgar gün olur sarıp sarmalar seni alır göklere çıkarır gün olur şahan gibi han gibi pervasız bir sultan gibi kırar kolun kanadın tutar yerlere çalar....
İnce derin düşlere daldığında kulağında bu şiir uğulduyordu rüzgarın, ovanın en kuytu yerinde.
Ardından uykunun en koyu, en mahrem yerinde bir rüya gördü rüzgar. Kendini gördü, dört yanı mahfuz bir kutunun içinde, ardından kenan ilinden gelen bilge kişiyi gördü, üç ırmak, koca bir su gördü, kırmızı bir deniz, mavi bir gökyüzü, bir çift kanat, on bir yıldız, bir ay bir güneş gördü korktu kalkmak diledi, çıkamadı odanın içinden, uyanamadı ilkin rüyadan.
Vardı bilge kenanlıya danıştı bilge kenanlı ona "çıkış sende!" dedi. Ondan öğrendi, rüzgar kendi içindeki fırtınayı ve büyüdü kendi kendine, kendini büyüttü gördüğü onca rüya ile ve bir de bilge kenanlıdan öğrendiği yorumlularla...
Ve bir fırtınaya döndüğünde tüm olmuşları parçalayıp çıktı rüyadan, kapalı odadan ve üç yanı üç sevdaya tutulmuş üç nehirden... Yürüdü rüzgar en dinmiş haliyle yeşil göceklerin arasına, dostu olan ovanın yanına, ve ulu bir dağın dizlerinin dibine...
Ne bildiyse ne gördüyse anlattı, hiç birini saklamadan hiç birini yasaklamadan, yardım dilendi...
Her biri de ayrı ayrı "hayırdır!" dedi hayır oldu onlar dile gelince önce göcekler taneye durdu, ardından ova yeşile, dağ yüceldi yücelebileceğince, yüreği büyüdü herbirinin rüzgarla birlikte ve rüzgar yola çıktı, her birinden ayrı ayrı helallik dileyerek vedalar eyleyerek,rüyasında gördüğü uzun yola koyuldu,rüyada gördüğü odanın savletini kırarak,içindeki fırtınaya gönül vererek...
Geçtiği her yer yeşerdi, hayata geldi, o nerden geçti, oraya bir muştu düştü hemen yol kısaldı kısaldı kısaldı...
Rüzgar önce ilk ırmağa vardı, yeşil yemyeşil ırmağa eğildi kana kana içti suyundan şifa bilerek, amma şifa suya geldi, kendini temizledi su, yeniden yeşerdi, balıklar dirildi bağrında hiç görülmemiş hiç bilinmemiş balıklar, tüm kurbağalar nameye durdu, yüzyıllık suskunluktan sonra hiç duyulmamış bir türküydü dillendirdikleri...
Rüzgar geçti ırmağı birşey sormadan ve kenan ilindeki bilgeyi buldu orda, ışıltılı avizelerin arasında, yüksek binaların altında, rüya yorumlarının arkasında, ışıltılı bakışların yankılarında ve durdu, duruldu rüzgar...
İçine bir sevda çöktü o bunu bilmeden...
Kenanlı bilge kişi rüzgarın omuzlarında çıktı yola, yol uzadı, hiç bitmesin diledi rüzgar bu yol, ve hiç inmesin o bilge kişi omuzlarından...
Kenanlı bilge kişi rüzgarın omuzlarından aktı geldi tam yüreğinin ortasına oturdu yol kendini bitirdiğinde...
Yol bitti ve sarı sıcaklar başladı, toprak yüzlü insanlar, aşk yüzlü çocuklar ve iki ırmak...
Ve diğer iki ırmak geldi dile biri nice aşkı gezdirmişti kıyılarında, diğeri onca aşk hikayesine omuz vermişti, bilirlerdi aşkı ve acıyı...
Rüzgar onlara sordu bu aşkı, bu acıyı,bu rüyayı...
Yardım istedi aman dilendi...
Onlar yüreğini gösterdiler:
- "Sen dediler, ne varsa sende var. gerisi "kil u kal ancak" ve rüzgar sırların sırrına erdi ve rüzgar aşkın kendisine geldi, bildi ki kenanlı bilge kişi ta o rüyadan beri aramakta olduğu ateştir...
Kendini bıraktı ateşin elleri arasına ve kül olmak dilendi, kendini kül eylemek...
Kenanlı bilge kişi onu aldı ve yüreğine bir ateş yaktı ve bundan sonra bir ben varım bir de ben gerisi yokluk dedi...
O gün bu gündür, rüzgar başın alır, taştan taşa vurur, gezmedik dağ uğramadık yol bilmedik dehliz bırakmaz, o beni aramak için...
Rüzgarın gezişi işte bundandır...
Gönderen: Yusuf Karaca
E-Mail: karacayunus25@hotmail.com
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|