Selçuklu Türklerinin "Var olup yok olma savaşı" diye adlandırılan Dandanakan Zaferi'nden sonra Tuğrul Bey Hemedan şehrine giriyordu. Orada, abdest almakta olan devrin evliyasından Baba Tahir'le karşılaştı.
B. TAHİR: Ey Türk! Allah'ın kullarına ne yapmak istiyorsun?
T. BEY: Ne emredersen!
B. TAHİR: Muhakkak ki Allah adalet ve ihsan yapmayı emreder. Onun için Allah'ın emrini yap!
T. BEY: Öyle yapacağım
Bu konuşmadan sonra Baba Tahir Tuğrul Bey'in elinden tuttu,abdest aldığı ıbrığın kapağını çıkarıp halkalı yerinden O'nun parmağına taktı ve şöyle söyledi:
"- Dünya ülkelerini işte bunun gibi senin eline koydum; adalet üzere ol!.."
Tuğrul Bey bu halkayı daima yanında taşıdı ve katıldığı savaşlarda parmağına takmayı ihmal etmedi.
"Kendine saray yapıp da yanına bir cami inşa etmezsem Allah'tan utanırım!"(Tuğrul Bey) ***Bizans İmparatoru Romen Diyojen 200 - 250 bin kişilik ordusuyla Selçuklu Türkleri'nin üzerine yürürken Sultan Alparslan 50 bin kişilik ordusuyla O'nu karşılamaya hazırlanıyordu.
Alparslan, aralarında ünlü komutanlarından Sav Tekin'in de bulunduğu elçilerini barış görüşmeleri için İmparator'a gönderdi.
İmparator, sayıca çok ve silah üstünlüğüne sahip olan ordusuna güveniyor, Türk - İslam toprakları üzerine hayallar kuruyordu. Sordu:
R. DİYOJEN: Söyleyin bakalım; sizin şehirlerinizden İsfehan mı daha güzeldir yoksa Hemedan mı?
SAV TEKİN: İsfehan!
R. DİYOJEN: Güzel... Zaten Hemedan'ın soğuk olduğunu öğrenmiştik.Biz İsfehan'da, atlarımız da Hemedan'da kışlar!
SAV TEKİN: Atlarınızın Hemedan'da kışlayacağından emin olabilirsiniz İmparator ama, sizin nerede kışlayacağınızı bilemem!
Bu durumda savaş kaçınılmaz olmuştu. Alparslan'ın Buharalı imamı Ebu Cafer O'na şu sözlerle moral verdi:
"Ey Sultan! Sen, Allah'ın başka dinlere zafer vaadeylediği İslamiyet uğruna cihad yapıyorsun.Bütün Müslümanların mimberlerde sana dua edeceği cuma günü savaşa giriş. Ben, Allah'ın zaferi senin adına yazdığına inanıyorum."
Gerçekten de zamanın İslam Halifesi, bütün camilerde okunmak üzere bir hutbe ve dua metni hazırlamıştı. Halife duasında şöyle diyordu:
"Allah'ım!.. İslam'ın sancaklarını yükseltmek için hayatını esirgemeyen mücahidlerini yalnız bırakma. Alparslan'ı muzaffer kıl ve askerlerini meleklerinle güçlendir."
Cuma namazından sonra secdeye kapanan Alparslan şöyle dua etti:
"Ya Rabbi!.. Seni kendime vekil tayin ediyor, büyüklüğün karşısında yüzümü yere seriyor ve Senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah'ım! Niyettim halistir, bana yardım et, Sözlerimde yalan varsa; beni kahret!"
Sonra askerlerine döndü ve onlara da şöyle seslendi:
"Burada Allah'tan başka sultan yoktur; emir ve kader O'nun elindedir. Bu sebeple, benimle birlikte savaşmakta ya da benden ayrılmakta serbestsiniz!"
Askerler, göklerde yankılar yapan bir haykırışla cevap verdiler: "Asla emrinden ayrılmayacağız!.." Öyle yaptılar...
Türk vatanı büyüyor ama, kontrol güçleşiyordu. Bizans'a indirilen darbeden sonra Sultan Alparslan Türkistan seferine çıkmıştı. Orada bir ayrılıkçının suikasdına uğradı ve şehid oldu. Son nefesini verirken şunları söyledi:
"Bir tepe üstünde durup ordumun geçişini seyrederken, ordumun azametinden ve askerlerimin çokluğundan altımdaki yerlerin titrediğini hissediyor; kendi kendime, 'Ben dünya hükümdarıyım. Hiçbir kuvvet bana karşı çıkamaz. Bu ordu ile Çin'i bile fethederim' diyordum. İşte o gururum yüzünden bu hale düştüm. Halbuki her sefere çıkışımda Allah'tan yardım dilerdim."
***
"Biz temiz Müslümanlarız; bid'at nedir bilmeyiz. Onun için Allah halis Türkleri aziz kıldı." (Sultan Alparslan)
Kaynak: Dr. Bahattin ERGEZEN,