YAZAN:
Ahmet EFE
ÇİZEN:
Orhan DÜNDAR
|
1)
Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın kulu çokmuş.
Çok söylemesi günahmış.
Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış. İhtiyar ve yoksul annesi, bu
biricik oğlunu " Keloğlum ,
keleş oğlum" diye severmiş.
Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin
alıp balık tutmaya gitmiş. Belki bir kaç balık yaka-
larım. Anacığımla pişirir, yeriz. Aç karnımızı do-
yururuz" diye düşünüyormuş. |
2)
Irmağın kenarına gelip oltasını salmış. Öğleye
doğru kocaman bir balık tutmuş. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam
gibi aydınlık,
güzel mi güzel bir balıkmış bu...
Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek
istemiş. Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor
mu? Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın. "Hem balığı
götürürüm anama, hem tası" demiş.
|
3)
Tası su ile
doldurup balığı yıkamak istemiş. Birden inanılmayacak bir şey olmuş.
Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere. Keloğlan çok
şaşırmış. Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan. "Bu,
sihirli bir tas galiba. Hemen anama haber vereyim" demiş. Evlerine
koşmuş.
|
|
4)
Sihirli tasa
küpler dolusu suyu doldurup doldurup
boşaltmış. Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş. Artık ülke
hükümdarı bile onun yanında fakir sayılırmış...
Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış.
Kendisine hizmetçiler tutmuş. Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor,
en güzel yemekleri yiyormuş. Sonunda altınlarının çokluğu onu
şımartmaya başlamış. |
|
5)
Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara
girişmiş. "Oğlum bu işin sonu kötü olabilir" diye öğüt vermeye
çalışan anasını bile dinlememiş.
"Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim..." diyormuş. |
|
6)
Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması
ve hırsa kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış.
Herkes "Eski hali bundan daha iyiydi. Gözünü hırs bürüdü Keloğlan'ın"
demeye başlamış.
|
7)
Keloğlan bir gün
daha çok altın elde etmek için,
sihirli tasını eline alıp ırmağın kenarına gelmiş. "Suyu tükenecek değil
ya, bir saray da buraya yaptırayım. " demiş. Gurur ve kibirle tasını
suya daldırmış. Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş. Daha hızlı
daha hızlı daldırmaya başlamış tası. Artık altınlardan başka bir şey
düşünmüyormuş. Birden tas elinden kayıp suya düşmüş. Keloğlan onu tutmak
için eğilince kendisi de ırmağa yuvarlanmış. Yüzme bilmediği için hızla
akan ırmakta nerdeyse boğulacakmış. Binbir güçlükle kenara çıkmış.
Kendisi suda çırpınıp dururken,biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp
götürmüşler.
|
8)
Artık tası bulmanın da imkanı
kalmadığından ağlaya ağlaya annesinin yanına dönmüş. Başına gelenleri
anlatmış. Yaşlı kadın:
- Üzülme yavrum, demiş. Hay'dan gelen Hû'ya gider. Zaten, sen o tası alnının teri,
elinin emeği ile kazanmamıştın. Üstelik zenginlik seni iyice şımartmıştı.
Böylesi daha iyi oldu. Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün görme
hastalığından kurtulursun."
Keloğlan bu sözlerle
teselli bulmuş. Anasına hak vermiş.
O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış.
|
|