YAZAN:
Enes
Teslim
ÇİZEN:
Kasım
Özkan
|
1) Çok,
ama çok eskiden , güzel bir yaz günü kadı efendinin kapısı vuruldu.
Gelenler iki kişiydiler. Hallerinde telaş ve heyecan vardı. Yaşlıca
olanı söze başladı... |
2)"-
Ey kadı efendi, ey adalet dağıtmakla görevlendirilmiş hâkim! Lütfen beni
dinleyiniz. Bir yıl kadar önce Hacca gitmeye niyetlendim. Yol
hazırlıklarına başladım. Değeri yüksek, kıymetli bir yüzüğüm vardı.
Yolda kaybolmasın diye getirip bu arkadaşa verdim... |
3) Çünkü
hem kapı komşumuzdu, hem de ona çok güveniyordum. "Al dedim, bu yüzük
sende emanet olarak kalsın. Dönersem alırım." Sözü fazla uzatmaya gerek
görmüyorum efendim..
|
4) Üç
gün önce memleketime döndüm. Yüzüğümü istediğimde "Ne yüzüğü, ben senden
hiçbir şey almadım" diye inkar etti. "Şahidin yok, senedin yok..."
diyor. Böyle müslümanlık olur mu kadı efendi.. |
5) Yalan
yere yemin etmek, emanete hıyanetlikte bulunmak münafıklık değilse
nedir?.."
Kadı efendi yaşlı adamın sözlerini dikkatle dinledikten sonra genç olana
döndü:
"- Peki dedi, sen ne diyorsun bu iddiaya? Yüzüğü aldın mı gerçekten?"
Genç adam şaşırmış gibi gözükerek: |
6)
-
Ne diyeyim kadı efendi dedi. Yalan söylüyor. Maksadı sizi aldatmak. Ben
yüzük filan almadım. İftiranın böylesi de görülmüş değil. Tek delili
yok. Tek şahidi yok!"
Kadı efendi bir süre düşündükten sonra yaşlı
adama döndü. Zavallı neredeyse ağlayacak gibiydi.. |
|
7)
-
Beni dinle dedi. Senin yüzük havaya gitti galiba. Şahidin ve delilin
yok. Söyle bakalım yüzüğü nerede verdin?" Yaşlı adam: - Güneşli bir
gündü diye şöze başladı. Yolun kenarında bir ağaç vardı. Çevremizde de
kimseler yoktu. Orada vermiştim. Ne bileyim böyle inkar edeceğini." -
Yaa, diye mırıldandı kadı. Öyleyse git ve o ağaçtan bana bir dal getir.
Kim bilir, belki Allah o dalları konuşturur da kimin haklı kimin haksız
olduğu ortaya çıkar. Sen gidip gelene kadar bu adam da yanımda
beklesin..." |
8) Yaşlı
adam emri yerine getirmek için hemen
çıktı. Ne var ki aradan çok uzun bir zaman geçtiği halde dönmedi. Kadı
efendi de, genç adam da beklemekten sıkıldılar. Sonunda kadı:
-Nerede bu adam diye mırıldandı..Gideli iki saat oldu ama hâlâ dönmedi?"
Genç adam tedbirsiz davranıp söze karıştı:
"- Kanât taksa bile hemen dönemez efendim dedi. Çünkü o ağaç epeyce
uzakta..." Kadı bunları duyunca öfkeyle ayağa fırlayıp bağırdı:
|
-
İşte dedi, yalan söylediğin ve yüzüğü al-
dığın ortaya çıktı. Kurduğun tuzaklar boşa gitti.
Eğer yüzüğü almamış olsaydın, o ağacın ne kadar uzakta olduğunu da
bilmezdin. Gördün değil mi, ağaçlar nasıl konuşuyormuş... Hiç duymadın
mı sen, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Hemen yüzüğü getirip teslim
et..."
|